out of the way!

(a) icabına bakılmış, gereği yapılmış, artık engel teşkil etmez, zorluğu kalmamış.
I'd like to get
this job out of the way first. I feel better, now that problem is out of the way. (b) sapa, uzak, yol üstü değil.
The village is rather out of the way: Köy oldukça sapadır. (c) uygunsuz, münasebetsiz, yersiz, yolsuz, yanlış, (d) olağanüstü, alışılmamış.
He is nothing out of the way: Hiçbir fevkalâdeliği yoktur. (e) yoldan, aradan, ortadan.
Get out of the way: Yolumdan/ önümden çekil! (f) kayıp, saklı, yeri belli değil.
get out of the way of doing sth.: hamlamak, alışkanlığını kaybetmek, acemileşmek.
get into the way of doing sth.: bir şeye alışmak, eli yatmak, meleke kesbetmek.
sapa, uzak, ücra, ulaşılması/varılması zor.
an out-of-the-way cottage. Sıfat
acayip, duyulmamış, alışılmamış, garip.
out-of-the-way bits of information. Sıfat
hakaretâmiz, terbiyesiz, edep dışı, ayıp, yakışık almaz, uygunsuz, münasebetsiz, yanlış. Sıfat
6 mil kadar yoldan içerde olmak Fiil
yoldan çekilmek Fiil
sakınmak Fiil
savulmak Fiil
bir şeyi tamamlayıp halletmek Fiil
birini yolun kenarına iterek yol açmak Fiil
yoldan çekilmek Fiil
yolunun üzerinden kaldırmak Fiil
birini yolundan çekmek Fiil
birini yolundan çekmek Fiil